Ana içeriğe atla

Hafıza Kırıntıları -15

"Orkestraya Liderlik etmek isteyen sırtını kalabalığa dönmelidir"- Sina Afra

"Hayat, işi bilmeyen insanlar çalışmak için çok kısa". - Jeff Bezos

Dört Soruda İdeal Karar Verme Aracı

1- Ölçek: Eğer bu spesifik problem üzerinde ilerleme kaydedersek Dünya, eskisine göre ne kadar iyi bir yer olur?
2- Yükselme: Bu problem üzerinde ilerleme kaydetmek ne kadar kolay?
3- Gözardı Edilmişlik: Bu probleme ne kadar kaynak ayrılmış durumda?
4- Kişisel Uyum: Bilgin, bağlantıların, tutkun, becerilerin, kaynakların göz önüne alındığında bu problemi çözme ihtimalin ne kadar yüksek?
Kaynak (Aktaran Hasan Başusta)

"En çok kimi seviyorsan, seni en çok o yorar, ki bu tuhaftır. Seni en çok kim yoruyorsa, en çok onunla huzur bulursun, ki bu daha tuhaftır."

Aslında bunun bir tuhaflığı yok. Açıklamasını iki Teoriden yola çıkarak yapabiliriz. Birincisi Benjamin Etkisi, diğeri ise Leon Festinger tarafından 1959''da ortaya atılan Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi.

Benjamin Etkisi Adından da anlaşılabileceği gibi Benjamin Franklin Tarafından ilk kez ortaya konmuş bir teoridir. Kabaca. Bir insan karşısındakine bir iyilik yaptığında yapacağı ikinci iyiliği karşılık almadan daha çabuk bir şekilde gerçekleştirir. Yani eğer karşınızdakine o beklemeden bir iyilik yaptığınızda otomatik olarak diğer iyilikleri de yapmaya beklenti olmadan yapmaya başlarsınız.

İkincisi ise Bilişsel uyumsuzluk teorisine göre Beyniniz zor bir durumda otomatik olarak çelişkili durumu aşmak için -ki burada hem seviyorsunuz hemde o kişi sizi oldukça yoruyor. otomatik olarak zorluğu bastırmak için bir bahane yaratarak daha çok sevmeniz konusunda ya da zorlanmanıza, yorulmanıza sebep olan durumları hissetmemeniz konusunda kendisini programlar. Çünkü sevdiğiniz insan sizi yoramaz. Yormamalıdır. Yorması bir çelişki halidir ve Beynimiz çelişkiler ile çalışamaz.
Bunu matematiksel olarak da şu şekilde açıklayabiliriz.

Çelişki = (Önem x Çelişen Bilişlerin Sayısı) / (Önem x Uyuşan Bilişlerin Sayısı)

Beynimiz burada Çelişkiyi azaltmak için Payda değerini yükseltmek için elinden geleni yapacaktır.
Bunu da Paydadaki Önem değişkenini arttırarak yapar. Yani Uyuşan bilişlerin önem sayısından ya da değerinden daha fazla bir önemler bulur ya da mevcut önemin değerini arttırır.

İşte bu yüzden Sizi bu kadar yoran ve ancak sizin sevdiğiniz bir insan yanında "huzur" bulursunuz.!. Aslında bu kadar basit.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu

Co-Creation Dedikleri Şey.

Aslında Türk iş dünyasının ingilizce, türkçe karışık saçma sapan jargonundan hiç hazetmem. Bana çok itici gelir. Ancak bu dünya da bu şekilde konuşmak sanki bir iştir ya da gerekliliktir. Ne kadar tuhaf ve acayip konuşursanız o kadar adam yerine koyarlar. Oysa ki sizi anlamışlar mıdır?. Kesinlikle hayır. Bu konuda benim çok sevdiğim bir yazı var. Merak edenlere buyrun buradan ... .

Şirketim Güzel Şirketim

İlk kez Hafıza Kırıntısı serisine bir saplama yapıp başka bir konuda "Fikrimi" belirtiyorum. Çünkü doldum yine. Bir şekilde boşaltmam lazım zihnimi. Çünkü bu beni rahatsız ediyor. Son zamanlarda, yıllarda ülkede bir girişim saçmalığı almış başını gidiyor. Saçmalık diyorum çünkü yapılan organizasyonlar oluşturulmaya çalışılan girişimler vs hepsinde ciddi yapısal ve fikri sorunlar var. Ülkede ,genel olarak en iyisini yaptığımız, sadece "mış gibi" yapıp olayı kapatıyoruz. Doğal olarak bu işinde piyasasında ve sektöründe burada saymayacağım bir kaç kafada, şanslı tipler var. Onlarda şişik egolarını dahada katlamak için yoğun çaba içerisinde. Ama ortada iş filan yok. Sadece "yaparmış gibi yapmak" var. Yoğun bir şekilde yüksek meblağlar dönüyor ortada. Ama bu kimin parası nasıl ortaya çıktı soran yok. Bunlar olurken bu tiplerde burada oluşturulan bol "aaayyy ne başarılı. Biliyor musun sıfırdan gelmiş." kalesinde mutlu mesut hiç bir işe yaramadan yaşı