Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2015 biterken

Herkesin adeti olduğu üzere sene sonu değerlendirmeler vs. bir çok şey yazılır. Ben protest bir tavır sergileyip yazmayacaktım. Yazacak pek bir şey yok açıkçası. Boktan sıkıntılı bir yıl geçti işte. Rutin de geçen bir yıl. Kendime katkısı elbette oldu, boş boş oturmadım. Pek çok şey yaptım. Kendi servetime(!) pek çok eklemeler yaptım, genişlettim. Önceki yıla göre kendimi çok daha farklı hissediyorum açıkçası. Ancak yaptıklarım şu durumda envanterini çıkartma gereğini duymadığım şeyler. Klasik her orta yaş ailesinde yaşanan şeyler bende de yaşandı. Annem ile Bababım ve hatta Annanemin hastalıkları (Babamımkiler daha ağırdı. Bir kaç kez direkten döndük :( ) çocuklar, iş ile ilgili saçma sapan bir yıl, %99'u aptal ve yarım akıllı meslektaşlarla, insanlara geçen, heba olan zaman ve sinirler derken bir yıl geçti. Bunlar bir yana biraz önce Twitter'da gördüğüm bir haber beni cidden çok üzdü. O yüzden bu blog girdisini yazıyorum. Lamartine güzel bir laf etmiş. Demiş ki; "Bir

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu

Hafıza Kırıntıları 44

Bu kırıntıyı Paul Graham 'in bu müthiş yazısına ayırdım. Eh bizimde bir şirket var ya. İster istemez bu işlerede kafa yormak gerekli... Aşağıdaki yazı.  Paul Graham'ın 2005 yılının Mart ayında yayınladığı " How To Start A Startup " başlıklı makalesinin çevirisidir. Çeviri Gülsün Arıkan tarafından gerçekleştirilmiş, son düzeltmeler Emre Sevinç ve Bülent Murtezaoğlu tarafından yapılmıştır. Metnin bulunduğu orijinal adres'te burasıdır.  Nasıl "Startup" Kurulur  - Mart 2005 (Bu yazı Harvard Bilgisayar Topluluğu'nda yapılan bir konuşmadan derlendi. Tam olmasını amaçlamadım; daha önce Hacker'lar ve Ressamlar ( Hackers and Painters ) içindeki "Nasıl Servet Edinilir"de yazmış olduğum bazı konuları atladım.) Başarılı bir startup** yaratmak için üç şeye ihtiyacınız var: yetkin insanlarla yola çıkmak, müşterilerin gerçekten istediği bir şey üretmek ve olabildiğince az para harcamak. Başarısızlığa uğrayan startup'ların çoğu bunlardan b

Hafıza Kırıntıları - 43

- Yaptığınız işte oyuncu olmayın. Kendi yaptığın oyunda risk almak duyguları tetikler. (Alphan Manas) -Dijitalde bilgi saklamak aslında çok riskli. Çünkü dijital veri yaratma, saklama teknolojisi çok kırılgan ve dayanıksız. Bir chip'in ya da bir sabit diskin ya da bir CD-DVD-BlueRay'in ömrü ne kadar olabilir ki? Kağıt gibi, mürekkep gibi dayanıklı değil. Kimse dijital veri depolama araçlarının verileri 3000-5000 sene orijinalliğini kaybetmeden duracağını garanti edemez. Sürekli yeni cihazlara aktarılması gerekli. Bu aktarma esnasında veri kaybı ya da bozulma, değişme riski çok ama çok fazla.

Hafıza Kırıntıları -42

Çalıştığınız bir proje, bir çalışma ya da bir işi düşünün. Acaba her gün üzerinde çalıştığınız şeyin sadece %1 oranında arttırmak için çaba gösterseniz acaba bir yıl sonra bu iş ne kadar artar ya da büyür? Daha somutlaştıralım. Çalıştığınız bir makale var. Bu makaleyi her gün %1 oranında geliştirmek için uğraştığınızı düşünelim. Bir sene sonunda makaleniz başlangıcına göre kaç kat büyümüştür? Bu şekilde düzenli olan ve belirli bir oranda aynı şekilde artarak tekrar eden niceliklerin hesaplanmasının temel Formulü  ((1+i)^n)*pv dir. Aslında bu bir Finans Matematiği formülü. Paranın Gelecek Değer Hesaplamasında kullanılır. Bu formülde i = artış miktarının yüze bölünmüş hali, n = bu yüzdesel artışın bu şekilde kaç kere tekrar edeceği, pv 'de başlangıç seviyesini ifade eder. Ancak ben bunu paranın belirli bir bileşik faiz oranından belirli bir zaman sonra ne kadar olacağını hesaplamak konusunda kullanmayacağım. Bu formülü daha hayattan örneklere adapte etmeye çalışacağım. Neyse.. Maka

Şirketim Güzel Şirketim

İlk kez Hafıza Kırıntısı serisine bir saplama yapıp başka bir konuda "Fikrimi" belirtiyorum. Çünkü doldum yine. Bir şekilde boşaltmam lazım zihnimi. Çünkü bu beni rahatsız ediyor. Son zamanlarda, yıllarda ülkede bir girişim saçmalığı almış başını gidiyor. Saçmalık diyorum çünkü yapılan organizasyonlar oluşturulmaya çalışılan girişimler vs hepsinde ciddi yapısal ve fikri sorunlar var. Ülkede ,genel olarak en iyisini yaptığımız, sadece "mış gibi" yapıp olayı kapatıyoruz. Doğal olarak bu işinde piyasasında ve sektöründe burada saymayacağım bir kaç kafada, şanslı tipler var. Onlarda şişik egolarını dahada katlamak için yoğun çaba içerisinde. Ama ortada iş filan yok. Sadece "yaparmış gibi yapmak" var. Yoğun bir şekilde yüksek meblağlar dönüyor ortada. Ama bu kimin parası nasıl ortaya çıktı soran yok. Bunlar olurken bu tiplerde burada oluşturulan bol "aaayyy ne başarılı. Biliyor musun sıfırdan gelmiş." kalesinde mutlu mesut hiç bir işe yaramadan yaşı

Hafıza Kırıntıları - 41

- "Adam Smith Sorunu". Kişinin insanlar ile ilgili düşüncelerinin değişebileceği durumu. Bu değişim zamanla ve tecrübe ile olabilir. Dolayısı ile insanın düşüncelerinin değişmiş olması kendisinin değişmiş olması ile alakalı olabilir. Peki nereden çıkmış bu tabir? Adam Smith bilindiği üzere Milletlerin Zenginliği adlı 5 ciltlik Eseri yazan İskoç Ekolünün önemli bir Sosyoloğu ve Ahlak felsefecisidir. Bu kitap Kapitalist Ekonomik Sistemin dünya üzerinde açıklandığı ilk eser olma özelliğini taşır ve arkası da herkesin malumu... Bu konu bir yana; sorun şurada başlıyor. Adam Smith 1776 yılında Milletlerin Zenginliği eserini yazmış ve insanların mübadele eğilimlerini ve bu eğilimleri gerçekleştirirken sadece bencilce ve Rasyonel şekilde bunu yaptığını söylemiş ve bu eğilimin sadece dünya üzerinde insanlarda olduğunu iddia etmiştir (Mal değiş tokuş eylemi, Primatlarda da aynı şekilde olduğu yakın bir geçmişte defalarca filme alınmıştır. Ama o yıllarda bilinen bir şey değildi elbett