Ana içeriğe atla

Hafıza Kırıntıları - 37

- İyi eğitilmiş olmak farklı bir şey, iyi eğitim almış olmak farklı bir şey. Bir hayvana kırbaç korkusunu öğretip her kırbaç şakladığında oturmasını öğretiyorsanız ve hayvanda her seferinde bunu kusursuz bir şekilde yapıyorsa o iyi eğitilmiştir, İyi eğitim almış değildir. Keza bizde bu hayvana "İyi Eğitilmiş" deriz, "İyi Eğitim Almış" demeyiz.  bu iki kelime anlam olarak farklıdır. Örneğin İlgilizce de;

İyi eğitim almak : decend Educated
İyi eğitilmiş        : well Trained

olarak geçer.


- Ortak Kaynakların Kullanım Trajedisi. (Tragedy of Commons)  1968 yılında ABD’li çevre bilimci Garret Hardin, Science dergisinde ‘’The Tragedy of Commons’’ yani; ortak malların trajedisi başlıklı bir makale yayınlamıştır. İsmi buradan geliyor. Kısaca şu şekilde ifade edilebilir.

Herkesçe kullanılan ortak alanlar ya da kaynakların kullanan birey ya da bireylerin bu kaynak ya da alanları kullanım esnalarında genel kesiminde faydalanacağını düşünüp o şekilde kullanması yerine bireyin bu kaynakları sadece kendi çıkarları için kullanması konusu. Trajedi kısmı ise bu ortak kaynakları tüketirken herkesin faydasını gözetmek varken sadece "bencilce" düşünerek "tüketmenin" sonucunda tüketende dahil olmak üzere etrafta hiç bir kaynağın kalmamasıdır. İşte Trajedi burada başlar.

- Bireysellik farklı şeydir bencillik farklı şey.! Bireysel olmak birey olma konusunda inancı olan demek. Peki birey ne demek ?. İnsan olmanın gereği olan herşeye sahip olmak için çabalamak demek. Yani iyi bir karaktere, iyi bir ahlaka, iyi bir kültüre, görgüye  ve estetik zevke sahip olmak demek. Duyarlı olmak demek. Ancak bencil olmak demek sadece hayatın kendisinden menkul olduğunu sanmak çevreye ve dünyaya değer vermemek saygı duymamak , sadece kendi çıkarı ile ilgili yaşayan insan demek. Ancak kapitalizm bize yine bu konuda bir oyun yapar. Nedi o ?. Her zaman batılılaşmanın ya da çağdaşlaşmanın "bireysel" cilikten geçtiğini söyler. Uzun zaman bende bu hatayı yaptım. Kolektivizm ile Bireysel'liği hep karşı kutuplar olarak algıladım. Ne büyük hata!. Oysa ki Kapitalizm aslında bizi yozlaştıran bencilliği saklamak için her zaman yaptığı gibi doğru olan bir kavramı zehirleyerek bize yutturmuş. Kapitalist sistem sizi bencilleştirir. Kendi içinize kapamaz. Kendi içine kapanmak kendini ıslah etmek ayrı şeydir kendini dünyadaki tek meta sanmak ayrı şeydir. Ancak kendini ıslah eden kişi nasıl Kapitalist sistem içinde bir nefer olabilir ?. Elbette olamaz. Çünkü sistemin is tediği gibi tüketmez. Çünkü paylaşır
üretir, duyarlılaşır dünyaya ve çevresine bireyselliğe önem veren insan.

Ez cümle; bireyselliği savunmak ile bencilliği savunmayı birbirine karıştırmamak gerekli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu

Co-Creation Dedikleri Şey.

Aslında Türk iş dünyasının ingilizce, türkçe karışık saçma sapan jargonundan hiç hazetmem. Bana çok itici gelir. Ancak bu dünya da bu şekilde konuşmak sanki bir iştir ya da gerekliliktir. Ne kadar tuhaf ve acayip konuşursanız o kadar adam yerine koyarlar. Oysa ki sizi anlamışlar mıdır?. Kesinlikle hayır. Bu konuda benim çok sevdiğim bir yazı var. Merak edenlere buyrun buradan ... .

Şirketim Güzel Şirketim

İlk kez Hafıza Kırıntısı serisine bir saplama yapıp başka bir konuda "Fikrimi" belirtiyorum. Çünkü doldum yine. Bir şekilde boşaltmam lazım zihnimi. Çünkü bu beni rahatsız ediyor. Son zamanlarda, yıllarda ülkede bir girişim saçmalığı almış başını gidiyor. Saçmalık diyorum çünkü yapılan organizasyonlar oluşturulmaya çalışılan girişimler vs hepsinde ciddi yapısal ve fikri sorunlar var. Ülkede ,genel olarak en iyisini yaptığımız, sadece "mış gibi" yapıp olayı kapatıyoruz. Doğal olarak bu işinde piyasasında ve sektöründe burada saymayacağım bir kaç kafada, şanslı tipler var. Onlarda şişik egolarını dahada katlamak için yoğun çaba içerisinde. Ama ortada iş filan yok. Sadece "yaparmış gibi yapmak" var. Yoğun bir şekilde yüksek meblağlar dönüyor ortada. Ama bu kimin parası nasıl ortaya çıktı soran yok. Bunlar olurken bu tiplerde burada oluşturulan bol "aaayyy ne başarılı. Biliyor musun sıfırdan gelmiş." kalesinde mutlu mesut hiç bir işe yaramadan yaşı