Ana içeriğe atla

Hafıza Kırıntıları - 30

- Özellikle gençleri böyle kandırıyorlar çeşitli işletmeler ya da kurumlar. "Hayalini gerçekleştir. Hayallerini gerçekleştirmek o kadar uzak değil! Bize gel beraber hayallerini gerçekleştirelim."  aynı "Kariyer" gibi saçma sapan bir spot kelime. Bir pazarlama harikası. Hayal etmek?  Nasıl hayal edilir.  Ne hayal edilir?, Hayal edince başarıya ulaşılıyor mu ?. Hayaller o kadar yakında mıdır? Hiç terlemeden, acımadan, kanamadan, aç kalmadan, hastalanmadan Hayaller gerçek olur mu? ya da Her hayal gerçek olur mu ?Ben size söyleyim, Kocaman bir HAYIR!.

Ne Hayal Edersiniz ?  Güzel bir okul mezuniyeti, Güzel havalı bir ünvan, Güzel bir ev, bir yazlık, güzel bir araba, şu kadar düzenli gelir, güzel(yakışıklı) bir eş, yetkili altında çok çalışanlı bir iş, kolejde okuyan çocuklar, etraflı tanıdıklar, Güzel sofralar, Rahat yataklar vs.. vs... için. O zaman kapitalist sistemin size seçtiği hayallerden birisini seçmiş demeksiniz. Bundan sonrasını zaten okumayın, anlamazsınız. Bunların dışında kafanızda birşeyler kuruyorsanız ya da bunlar size yavan geliyorsa o zaman devam edin...

Öncelikle başarı göreli bir kavramdır. Gerçek Başarının ölçüsünü ve şeklini bireyin kendisi belirler. Önemli olan ise hayal ile ilgili sayısız küçük hedefi gerçekleştirebiliyorsanız -ki hayale giden yoldaki makul ve mantıklı hedefler gerçekleştirilebilir- bunlar ile mutlu olmak ve bir sonraki sizin seçtiğiniz hedef için çalışmaya aralıksız durmadan devam etmektir. Ha, eğer yukarıdaki paragraftaki seçeneklerden bir ya da bir kaç tanesini gerçekleştirdiyseniz ya da hayal ediyorsanız - ki onları gerçekleştirmek oldukça kolaydır.- o zaman sistemin dayattığı bir kıstası başarı olarak görüyorsunuz. İşte onlar basit hayaller. O hayaller hiç bitmez. O hayal olarak sunulan seçenekler başarı değil sonsuz bir sistem köleliği için bitmeyecek bir çalışma programından, tüketimden başka bir şey değidir. Kendinizi içinde kaybedersiniz.

Basit Hayal böyle bir şeydir. Afyondur basit Hayal. Sistemin bir numaralı uyuşturucusudur. Basitçe Hayal edersin umut edersin. Sistemin güzel gördüğü trend bir işin olur, trend bir gelir seviyen olur. Merak etmeyin sonunda mutlaka olur!. İyiler mutlaka kazanır!.

Hayal etmekle Halüsilasyon (Türkçesi Varsanı) farklı şeyler. Sizin bir alt yapınız olmadan, hayaliniz ne ise üzerinde uzun zaman kafa çatlatmadan bu hayalin fiziksel gerçeklemesi için gerekli donanımınız çevreniz, imkanınız, paranız olmadan var olan hayaliniz bir varsanıdan öteye gitmeyecektir.

Örneğin; Türk usulü olarak diyelim ki "Sıfırdan" bir hayalinizi gerçekleştirdiniz. O başarı filan değildir. Değersizdir. Nedeni sizin o "sıfırdan" dediğiniz başarıyı bu güne kadar sayısız kişi bilinmeyen zaman ve yerlerde zaten defalarca gerçekleştirmiş olmalarıdır. Sıfırdan büyüttüğünüz bir restoranlar zincirine sahip oldunuz. Genelde bizim kültürde bu başarıdır. Basit ekonomik girişim başarıları. Restoranlar zinciri, Pideciler Zinciri, Pastaneler, Simit evleri zinciri, Çiğ Köfteciler, Oteller zinciri gibi hiç bir kıymeti olmayan, hiç bir iz bırakmayan basit maddi kazanımlar. Tüketim ekonomisine bir tuğla daha. Bu başarı filan değil. Sadece bir replika!. Sizin gibi kaç kişi bunu başardı biliyor musunuz?. O zaman bunu başarı olarak adledemeyiz. Diğerlerinden ne farkınız var?. Zaten insanlar ticareti icat ettiğinden beri bu hikayeler var. Ancak biz hiç bir zaman bu toplumdan dünyanın dibine kibrit suyu dökecek bir başarı duymayız. Bunlar olur ancak bu toplumun insanları bunu başka coğrafyalarda başarır ondan duymayız. Burada olanlarında bir anlamı yok zaten. İlgi göstermeyiz. Toplumdan önemli olan Anadolu'mun bağrından çıkmış Amerika'da Pizzacı dükkanı açmış bu arada başına binbir türlü sefalet gelmiş, gariban ama sistemin yeni yarattığı zengin Anadolu çocuğu tiplemesi başarılarıdır bizim için önemli olan.

Gerçekten bir şeyler mi başarmak istiyorsunuz. O zaman Halusilasyon görmek ile Hayal etmek arasındaki farkı ciddi manada bir anlayın ondan sonra Hayal edin. Bilgi anlamında bir alt yapınız olmadan, imkan ve parasal kaynaklarınız olmadan, eğitiminiz ve ekibiniz olmadan, sonu gelmez bir merak ve iflah olmaz bir inadınız olmadan, hayaliniz için sınırsız bir zamanınız olmadan, bugüne kadarki herşeyinizi kaybetmeye göze almadan Hayal etmeyin, Hayaller kurmayın. Bunlar olmadan sadece Halusilasyon(lar) görürsünüz ki bu da sizi bulunduğunuz durumdan daha aşağı bir konuma çeker.

Pek çok kişi diyebilir. Zaten bunlara sahip olmak için bir ömür harcanır. Ben bunlara sahip olsam neden Hayal edeyim ki bunlara sahip olunca zaten herşeye sahip oluyorum. Evet işte Hayal etmek, hayallerin peşinden koşmak ve başarmak herkese göre değil. Herkes o yüzden başaramaz. Başaranlarda diğerleri üzerinde doğal olarak tahakkümde bulunur. Başarı sıfırdan elde edilen bir şey değildir. Bir bedeli vardır. Bir bedel ödemeniz gerekir. Bu bedelde genelde ağır bir bedeldir. Aynı şekilde gerçek hayalinde bir bedeli vardır. Sıfırdan olan, o istatistiki olarak sınırlı başarılar sadece magazinde güzel gözükürler. Çünkü gizemlidirler. Toplum bu masalları dinleyerek Halusilasyonlar görür. Mutlu olur ,uyuşur. Bu arada çalışmayı, terlemeyi, acı çekmeyi, inatlaşmayı, kaybetmeyi, kazanmayı unutur. Başkalarının ciddi bedeller ödeyerek elde ettikleri hayallerinin kölesi olur ve bunlar neden bizde yok diye de böbürlenir durur. Sonra gündelik dünyasında kaybolur gider. Sistem aynen böyle işler durur. 10.000 yıl önce de böyleydi şimdi de böyle bundan sonrada böyle.

Dahada somutlaştırırsak; bize göre Plütonun bir gezegen olduğunu ispatlamak için 10'larca yıl can hıraş bir çalışma sonucunda bu uzak uzay cisminin bir gezegen olduğunu bulmak ya da bulan insanlardan olmak ya da bunun hayalini kurmak başarı değildir. Olmayacaktır. Olmamıştır. Ya da Tesla Marka bir aracı yapabilecek bir teknolojiye ve birikime sahip olmak bizim için başarı sayılmamıştır. Parası ne ise alırız kullanırız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu...

Hafıza Kırıntıları - 45

Tam 2 koca yıl olmuş. Neler oldu neler... En son 2015 sonu yazmışım bir şeyler buraya. Oturdum yazdıklarıma baştan sonra bir baktım. Çeşitli "ciddiye aldığım" sosyal medya mecralarına da baktım neler yazmışım diye. Gerçekten kendimi övmek gibi olmasın ama ciddi ciddi yazmışım yahu! Aralarında şu anda katılmadığım düşüncelerim olsa bile. Bir şey farkettim yazdıklarımda. Her telden bir şeyler demişim. Acaba bu karmaşa keskin bir zekanın ürünü müdür? Yoksa toplayıcılığın, istifçiliğin bir sonucu mudur ? Bilmiyorum. Ancak o zamandan bu zamana değişen bir şey yok bende. Yine kafamda zilyon tane şey geçiyor. Bunları alıp, toparlayıp anlamı bir hale getirmek sanırım yazma hızımın çok ötesinde. O yüzden de bir ara artık okumayı, araştırmayı azalttım daha normal(!) işler ile uğraşmaya çalışıyorum. Basit ama anlamsız şeyler üretmeye çalışıyorum. Ama ne kadar başarabiliyorum ? Ben de bilmiyorum.  Değerli olan değil. Az bunulan şeye itibar etmek kişinin yapabileceği bir şey değil artık. ...

2015 biterken

Herkesin adeti olduğu üzere sene sonu değerlendirmeler vs. bir çok şey yazılır. Ben protest bir tavır sergileyip yazmayacaktım. Yazacak pek bir şey yok açıkçası. Boktan sıkıntılı bir yıl geçti işte. Rutin de geçen bir yıl. Kendime katkısı elbette oldu, boş boş oturmadım. Pek çok şey yaptım. Kendi servetime(!) pek çok eklemeler yaptım, genişlettim. Önceki yıla göre kendimi çok daha farklı hissediyorum açıkçası. Ancak yaptıklarım şu durumda envanterini çıkartma gereğini duymadığım şeyler. Klasik her orta yaş ailesinde yaşanan şeyler bende de yaşandı. Annem ile Bababım ve hatta Annanemin hastalıkları (Babamımkiler daha ağırdı. Bir kaç kez direkten döndük :( ) çocuklar, iş ile ilgili saçma sapan bir yıl, %99'u aptal ve yarım akıllı meslektaşlarla, insanlara geçen, heba olan zaman ve sinirler derken bir yıl geçti. Bunlar bir yana biraz önce Twitter'da gördüğüm bir haber beni cidden çok üzdü. O yüzden bu blog girdisini yazıyorum. Lamartine güzel bir laf etmiş. Demiş ki; "Bir...