Ana içeriğe atla

Hafıza Kırıntıları -24

Ömer Hayyam 800 yıl önce bu şiiri yazmış... Genel anlamda günümüzdeki tartışmalar 800 yıl öncesinden hiç bir fark yok. Acaba 800 yıldır hep yerimizde mi sayıyoruz?. Acaba bir 800 yıl sonra ne olacak ?

'Irmaklarından şaraplar akacak' diyorsun, Cennet-i alâ meyhane midir?
'Her mümin'e iki huri' diyorsun, Cennet-i alâ kerhane midir?
Tanrı bize cennette vaat ettiği şarabı, Niçin haram etsin bu dünyada, akla sığar mı?
Bir sarhoş arap, devesini vurmuş Hamza'nın, Peygamber de yasak etmiş arap'a şarabı.

Beni özene bezene yaratan kim? Sen. Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana, O zaman nedir o cennet cehennem?
Kim senin "yasa"nı çignemedi ki söyle? Günahsız bir ömrün ne tadı kalır söyle.
Yaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen eğer, Seninle benim aramda ne fark kalır ki söyle.

Tanrı bizi çamurdan yarattıgında, Biliyordu bu dünyada ne işimiz olacak.
İşlediğim günahlar hep onun emriyledir, O halde cehennemde beni niçin yakacak?
İsyan edip karşında duracağım, neredesin? Karanlığı, ışığa yoracagım, neredesin?
İbadete karşılık cenneti alacaksam, 'Bağış mı ticaret mi' diye soracağım, neredesin?

Kör cehalet çirkefleştirir insanları. Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet, Lakin bir lâfa bakarım laf mı diye, Bir de söyleyene, bakarım adam mı diye.
Dünya, üç beş bilgisizin elinde, Sanırlar ki tüm bilgiler kendilerinde.
Üzülme, eşek eşeği beğenir. Bir hayır var sana kötü demelerinde.

Sen bu dünyanın sırrına eremezsin, Erenlerin dilini de sökemezsin.
Öyleyse iç şarabı, cennet et dünyayı, Öteki cennete ya girer, ya giremezsin.
Niceleri geldi, neler istediler. Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hic gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.

İçin temiz olmadıktan sonra, Hacı hoca olmuşsun kaç para.
Hırka, tespih, post, seccade güzel, Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Sen sofusun hep dinden dem vurursun, Bana da sapık dinsiz der durursun.
Peki, ben ne görünüyorsam O'yum, ya sen ne görünüyorsan o'musun?

Sen içmiyorsan içenleri kınama bari. Bırak aldatmacayı iki yüzlülükleri.
Şarap içmem diye övünüyorsun ama, yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
Ey kara cübbeli senin gündüzün gece, Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere.
Onlar yaratanın sanatı peşindeler, Seninse aklın abdest bozan şeylerde.

Ben kadehten çekmem artık elimi; Tutmam senin kitabını minberini.
Sen kuru bir softasın, ben yaş bir sapık. Cehennemde senmi daha iyi yanarsın, Ben mi?

Seni kuru softaların softası seni, Seni cehenneme kömür olası seni.
Sen mi haktan rahmet dileyeceksin bana? Hakka akıl öğretmek senin haddine mi?

Yaşamın sırlarını bileydin, Ölümün de sırlarını çözerdin.
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok. Yarın akılsız neyi bileceksin?
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende. Bir nefestir alacağın oda boştur boş!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu...

Hafıza Kırıntıları - 45

Tam 2 koca yıl olmuş. Neler oldu neler... En son 2015 sonu yazmışım bir şeyler buraya. Oturdum yazdıklarıma baştan sonra bir baktım. Çeşitli "ciddiye aldığım" sosyal medya mecralarına da baktım neler yazmışım diye. Gerçekten kendimi övmek gibi olmasın ama ciddi ciddi yazmışım yahu! Aralarında şu anda katılmadığım düşüncelerim olsa bile. Bir şey farkettim yazdıklarımda. Her telden bir şeyler demişim. Acaba bu karmaşa keskin bir zekanın ürünü müdür? Yoksa toplayıcılığın, istifçiliğin bir sonucu mudur ? Bilmiyorum. Ancak o zamandan bu zamana değişen bir şey yok bende. Yine kafamda zilyon tane şey geçiyor. Bunları alıp, toparlayıp anlamı bir hale getirmek sanırım yazma hızımın çok ötesinde. O yüzden de bir ara artık okumayı, araştırmayı azalttım daha normal(!) işler ile uğraşmaya çalışıyorum. Basit ama anlamsız şeyler üretmeye çalışıyorum. Ama ne kadar başarabiliyorum ? Ben de bilmiyorum.  Değerli olan değil. Az bunulan şeye itibar etmek kişinin yapabileceği bir şey değil artık. ...

2015 biterken

Herkesin adeti olduğu üzere sene sonu değerlendirmeler vs. bir çok şey yazılır. Ben protest bir tavır sergileyip yazmayacaktım. Yazacak pek bir şey yok açıkçası. Boktan sıkıntılı bir yıl geçti işte. Rutin de geçen bir yıl. Kendime katkısı elbette oldu, boş boş oturmadım. Pek çok şey yaptım. Kendi servetime(!) pek çok eklemeler yaptım, genişlettim. Önceki yıla göre kendimi çok daha farklı hissediyorum açıkçası. Ancak yaptıklarım şu durumda envanterini çıkartma gereğini duymadığım şeyler. Klasik her orta yaş ailesinde yaşanan şeyler bende de yaşandı. Annem ile Bababım ve hatta Annanemin hastalıkları (Babamımkiler daha ağırdı. Bir kaç kez direkten döndük :( ) çocuklar, iş ile ilgili saçma sapan bir yıl, %99'u aptal ve yarım akıllı meslektaşlarla, insanlara geçen, heba olan zaman ve sinirler derken bir yıl geçti. Bunlar bir yana biraz önce Twitter'da gördüğüm bir haber beni cidden çok üzdü. O yüzden bu blog girdisini yazıyorum. Lamartine güzel bir laf etmiş. Demiş ki; "Bir...