Ana içeriğe atla

Hafıza Kırıntıları - 35

Uzun bir ara olmuş. Bu arada beni takip edenlerde varmış. Sevindim açıkçası. Kendilerine selam olsun buradan. Umarım faydalı oluyordur. Gerçi takipçi gibi bir derdim hiç olmadı. Kendimce meraklı olduğum ve profesyonel olarak uğraştığım konuların hepsinde bir hatırlama defteri manasında yazıyorum.

Neyse.Uzun zaman oldu buralara bir şey yazmayalı. Bir önceki yazım biraz derin oldu. Bu sefer bu bölüm o kadar zorlamayacak. Emin olabilirsiniz.

- Alberto Brandolini italyan bir yazılımcı. Saçmalık Asimetrisi İlkesi (Bullshit Asymmetry Principle) dediği bir ilkesi var bu ilkeye göre  "Bir saçmalığı çürütmek için gerekli olan enerji miktarı onu üretmek için gerekli olan enerji miktarından çok daha fazladır."

-İş hayatında eğitim neden gerekli. Eğitimli insanlar ile çalışmak, özellikle iyi eğitim almış insanlar ile çalışmak gerçekten önemli.Eğitim sadece insana yaptığı iş ile ilgili teknik bilgi ve becerileri vermiyor aynı zamanda davranış olarak da nerede duracağını nasıl davranacağını ve haddini'de öğretiyor. Bu genelde iş hayatında pek dikkat edilmeyen bir şey. Dolayısı ile yüksek eğitimli insanlardan oluşan bir iş yerinde daha demokratik ve rahat bir ast-üst ilişkisi hatta flat (düz) bir hiyerarşik yapı oluşturulabilirken eğitim düzeyi düşük kişilerden oluşan bir iş yerinde yönetim açısından bu demokratik yapının sağlanması zor. Çünkü eğitimi düşük olan kişiler fark etmeden de olsa mutlaka sizin iyi niyetinizi zorlayabilir nerede duracağını bilemeyebilirler. Buda yönetenler ile yönetilenler arasında çoğu zaman soruna neden olabilir. İyi eğitilmiş bir insanın haddini aşması kolay olmuyor. Nerede durması gerektiğini biliyor. ‘Vazgeçilmez’ olmadığının farkına daha hızlı ve kolay varıyor. Buna dikkat etmek gereklidir.  Toparlarsak sizin iş yerinizde bir yönetici olarak iyi eğitimli insanlardan oluşmuş bir departmana davranışınız farklıdır. Düşük eğitim seviyesine sahip insanlara davranışınız ve hatta konuşmanız farklıdır. Böyle yapmazsanız ciddi sorunlar, ayrılıklar yaşayabilirsiniz. Bu konuda müthiş bir yazı var buradan okuyabilirsiniz.

-Dunning Kruger Sendromu ya da Türkçesi ile Cahil cesaretini bilmeyenimiz yoktur. Buna göre kişinin eğitim ile özgüveni arasında ters bir orantı var. Bununla ilgili olarak Uğur Özmenin başına bir olay gelmiş. Uğur Hoca'nın mesleği ile uzmanlığı ile alakasız bir kişi (öyle anlaşıluyor yazdıklarından) öyle bir soru soruyorki, farkında olmadan, Uğur Hoca gibi hazır cevap birisi bile 4 serilik bir yazı yayınlamış cevaplamak için. Soru kısaca şu. Yazı yazmanızın sebebi kendinize duyuduğunuz özgüven mi yoksa egonuzun okşanması için mi? Benim anladığım kadarıyla bu şahıs ne özgüvenin ne olduğunu biliyor ne de ego'nun. Ama bu kişinin farkında olmadan yarattığı bu sorusu aslında entellektüel ve iyi eğitimli herkesin, profesyonel yazar ya da uzmanlıklarını, tecrübelerini, fikirlerini gerek basılı medya da gereksede dijital mecralarda paylaşan yayınlayan yarı profesyonel, amatör tüm yazarlar içinde geçerli.
Sahi biz neden blog yazıyoruz, twit atıyoruz, ya da Facebook'ta paylaşımlar yapıyoruz? Ego'muzdan mı yoksa özgüvenimizden mi. Uğur hocanın cevapları.

http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/ego-ozguven
http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/ego-ozguven-2
http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/ego-ozguven-3
http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/ego-ozguven-4

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu

Co-Creation Dedikleri Şey.

Aslında Türk iş dünyasının ingilizce, türkçe karışık saçma sapan jargonundan hiç hazetmem. Bana çok itici gelir. Ancak bu dünya da bu şekilde konuşmak sanki bir iştir ya da gerekliliktir. Ne kadar tuhaf ve acayip konuşursanız o kadar adam yerine koyarlar. Oysa ki sizi anlamışlar mıdır?. Kesinlikle hayır. Bu konuda benim çok sevdiğim bir yazı var. Merak edenlere buyrun buradan ... .

Şirketim Güzel Şirketim

İlk kez Hafıza Kırıntısı serisine bir saplama yapıp başka bir konuda "Fikrimi" belirtiyorum. Çünkü doldum yine. Bir şekilde boşaltmam lazım zihnimi. Çünkü bu beni rahatsız ediyor. Son zamanlarda, yıllarda ülkede bir girişim saçmalığı almış başını gidiyor. Saçmalık diyorum çünkü yapılan organizasyonlar oluşturulmaya çalışılan girişimler vs hepsinde ciddi yapısal ve fikri sorunlar var. Ülkede ,genel olarak en iyisini yaptığımız, sadece "mış gibi" yapıp olayı kapatıyoruz. Doğal olarak bu işinde piyasasında ve sektöründe burada saymayacağım bir kaç kafada, şanslı tipler var. Onlarda şişik egolarını dahada katlamak için yoğun çaba içerisinde. Ama ortada iş filan yok. Sadece "yaparmış gibi yapmak" var. Yoğun bir şekilde yüksek meblağlar dönüyor ortada. Ama bu kimin parası nasıl ortaya çıktı soran yok. Bunlar olurken bu tiplerde burada oluşturulan bol "aaayyy ne başarılı. Biliyor musun sıfırdan gelmiş." kalesinde mutlu mesut hiç bir işe yaramadan yaşı