Ana içeriğe atla

Teşekkür Ekonomisi

Bugüne ait ikinci entry (girdi) 'yi de yapalım sonrada gerçek hayata geri dönelim.... Bence yandaki bu kitabı okuyun. Teşekkür ekonomisi'nin hem yazarına hemde çevirmenine "teşekkür" etmek gerekir. Gerçekten güzel bir çeviri olmuş. Anlaşılır ve çevirinin o saçma sapan cümle sorunlarından arındırılmış. Sanki Gary Vaynerchuck "Kitabın yazarı olur kendileri" türkçe yazmış gibi. Peki bu kitap neyi anlatıyor. Aynen şunu ;

"... Bu liderler uzun vadeli bakış açısını benimsemek ve ilerrlemelerini ölçmek için kısa vadeli kıyaslamaları  kullanmayı bırakmak zorunda kalacaklar. İşletmenin tüm kademelerinde çalışan insanlar kişiliklerinin, kaplerinin ve ruhlarının kendisini göstermesine izin vermek zorunda kalacaklar..
Benim Teşekkür ekonomisi dediğimiz dönemde yaşıyoruz; çünkü sadece terbiyelerini çok eski moda bir tarzda nasıl takınacaklarını ve bunu nasıl özgün bir biçimde yapacaklarını bulan şirketler bu dönemde rekabet edebilme şansına sahip olacaklar" s.38

Kısacası yazar, "eğer sosyal medyayı marka yaratma ve pazarlama sürecinde etkin kullanmayıp, müşterilerinizi olması gerekenden daha çok önemsemezseniz güme gidersiniz." diyor. Çünkü o fazla önemsemediğiniz müşterilerden bir tanesi bilgisayarının başında sosyal medyanın gücünü kullanarak size öyle şeyler yapabilir ve sizde bunu engelleyemeyebilirsiniz ki o küçücük önemsememe belki başta önemsizmiş gibi görünür ancak sonuçları açısından bir felaket olabilir.
Geri kalan ve fazlası için kitabı okumanızı öneririm.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu

Co-Creation Dedikleri Şey.

Aslında Türk iş dünyasının ingilizce, türkçe karışık saçma sapan jargonundan hiç hazetmem. Bana çok itici gelir. Ancak bu dünya da bu şekilde konuşmak sanki bir iştir ya da gerekliliktir. Ne kadar tuhaf ve acayip konuşursanız o kadar adam yerine koyarlar. Oysa ki sizi anlamışlar mıdır?. Kesinlikle hayır. Bu konuda benim çok sevdiğim bir yazı var. Merak edenlere buyrun buradan ... .

Şirketim Güzel Şirketim

İlk kez Hafıza Kırıntısı serisine bir saplama yapıp başka bir konuda "Fikrimi" belirtiyorum. Çünkü doldum yine. Bir şekilde boşaltmam lazım zihnimi. Çünkü bu beni rahatsız ediyor. Son zamanlarda, yıllarda ülkede bir girişim saçmalığı almış başını gidiyor. Saçmalık diyorum çünkü yapılan organizasyonlar oluşturulmaya çalışılan girişimler vs hepsinde ciddi yapısal ve fikri sorunlar var. Ülkede ,genel olarak en iyisini yaptığımız, sadece "mış gibi" yapıp olayı kapatıyoruz. Doğal olarak bu işinde piyasasında ve sektöründe burada saymayacağım bir kaç kafada, şanslı tipler var. Onlarda şişik egolarını dahada katlamak için yoğun çaba içerisinde. Ama ortada iş filan yok. Sadece "yaparmış gibi yapmak" var. Yoğun bir şekilde yüksek meblağlar dönüyor ortada. Ama bu kimin parası nasıl ortaya çıktı soran yok. Bunlar olurken bu tiplerde burada oluşturulan bol "aaayyy ne başarılı. Biliyor musun sıfırdan gelmiş." kalesinde mutlu mesut hiç bir işe yaramadan yaşı